top of page

Prana Hakkında

Updated: Mar 10, 2022

PranaJayam (PranaMastering)


Ramamurti Mishra Pranayama’yı ‘bireysel enerjinin kozmik enerjiye doğru genişlemesidir’ şeklinde tanımlar.


Bhagavad Githa’da ise ‘nefesin duraksadığı noktadaki trans hali’ olarak betimlendiği kısımlara rastlarız. Hatta Bhagavad Gita 4.27 kısımda, Kontrolsüz Prana’yı, Dhyana ve Samadhi’nin gerçekleşmesinde tıpkı Pratyahara yazısında bahsettiğim İndriya’lar gibi engel olarak tanımlar.


Patanjali’nin sutralarında ise Pranayama kendisinden sonra önemsendiği ölçüde ön plana çıkarılmamıştır. Ancak, Swami Yogananda, Patanjali’yi referans alarak bazı kaynaklarda ‘nefes alışverişin duraksadığı hale kademeli olarak ulaşmayı, Pranayama olarak tanımlamıştı ve bu tanımı Patanjali’den edindiğini iddia etti.


Hatha Yoga geleneğinin içinde kullanılan Pranayama’nın arka planında, Kriya Yoga çalışmalarından, meditasyon (dhyana) ve konsantrasyon (dharana) uygulamalarına, Budist öğretilerden, geleneksel savaş sanatlarına, Shramanik ritüellerden, Vedik dönem sağlık tavsiyelerine, Nath döneminden Siddha ve Kriya kültürüne kadar geniş bir uygulama repertuarı görürüz.


Yoga literatüründe Pranayama kavramı, tüm kaynakların tek bir hedefe doğru yöneltilmesi şeklinde açıklanabilen bir anlama kavuşur. Prana’nın efektif kullanımı gibi bir tanım da pek yanlış olmayacaktır.

Prana (vital force- yaşamsal güç) yama (kısıtlama,düzenleme)

Ancak modern stüdyolarda en sık gördüğümüz şekliyle Pranayama, nefes çalışmaları şeklinde öğretilir.


Neredeyse gireceğiniz 10 dersten en az 5’inde, Prana kavramı bedende akan enerji, yaşam enerjisi gibi tanımlanır. Bugün biraz bu hususta, yıllar içinde karşılaştırmalı biçimde Yogik felsefi literatüründen edindiğim izlenimleri paylaşacağım.


Sanki Prana’yı ‘artırmak’ daha iyi bir şey, daha çok pranaya sahip olmanın daha sağlıklı olduğu görüşü gibi bir görüşle sık karşılaşıyoruz. Bu görüş yaygın biçimde kabul görmüş durumda ve eğer Yoga’da yeniysek bu hususta şüpheci olmamız için yeterince bilgimiz olmayabilir. Biraz temel kavramlar arasında gezinti yaparak belki kendi değerlendirmemizi yapabilecek noktaya gelmemiz mümkün olabilir.


En bilinen adıyla 5 element, literatürdeki adıyla Pancha(beş) Maha(yüce) Bhutas(ruhlar, elementler) şunlardır :

Eter (Akasha)

Hava (Vayu)

Ateş (Agni)

Su (Apas)

Toprak (Prithivi)

ShivaPurana 2.1.16


Tüm Prana teorisi bu 5 element üzerine kuruludur ve inanın üzerine 1000 saat konuşsak, çalışsak, yeterli gelmeyecek ölçüde geniş bir literatürel zenginlikten bahsediyoruz.


Her şey elementler üzerinden kategorize edilir ve nesnelerin ontolojik açıdan farklı planda farklı nitelikler taşıdığını da vurgular. Gıdaların kök sebzeler toprak elementini temsil eder, ancak kök sebzeler de kendi içlerinde farklı element yoğunluğuyla temsil edilir. Toprağın hemen üzerinde bol sulanan bostan meyveleri su elementini temsil eder. Ancak kimi bostan meyveleri agniyi(ateşi) söndürür kimisi ise besler. Mevsimler de elementlere tabidir. Yüksek ağaç dallarında yetişen meyveler ve uzun gövdeli sebzelerin hava elementini barındırması gibi, dil vasıtasıyla aldığımız tatlar da önce 5 elementin kombinasyonlarından oluşur. Örneğin tatlı, toprak ve suyun karışımıdır. Acı tat, eter ve hava karışımıdır. Tuzlu, su ve ateş karışımıdır. Bu tatlar tüketildiğinde temsil ettiği elementlerin bedende etkilerinin arttığı bilinir. Yönler de 5 elementle temsil edilir, örneğin batı yönü hava elementidir. Ateş, güney yönünü temsil eder. Yönsüz, merkez dediğimiz yer toprak elementiyle temsil edilir. Aynı zamanda elementler farklı somatik kaliteleri de temsil eder, örneğin hava elementi mobiliteyi, ateş elementi gücü, eter genişleme ve büyümeyi, toprak stabiliteyi temsil eder. Ayurveda da benzer biçimde pancha maha bhutas kullanır. Ayur (yaşam) Veda(bilim)

3 önemli Dosha(kusur) olan Vatha, Pitha ve Kapha da belirli element bileşkeleri olarak ifade bulur. Vatha, hava ve eter yönünden dominanttır, Kapha toprak ve su, Pitha ise ateş ve su yönünden dominanttır.


Yaşamsal kaynaklar 5 element formunda çevre dediğimiz alanda erişime açıktır. Tüm yaşamsal kaynakların temelde güneşten kaynaklandığına inanılır. Yaşamsal kaynaklar:


Eter - İlgi ya da dikkat formunda (duyu)

Hava - oksijen veya diğer solunumsal muhteviyat formunda (atmosfer)

Ateş - ısı ve ışık (güneş) formunda

Su - sıvı formda (likit gıdalar)

Toprak - katı besin formunda


Hatırlayın, prana yaşam içtepisi demekti. Yani içimizdeki canlılık çevredeki kaynaklara erişmek istediğinde, işte bu prana faaliyetidir. Örn; nefesinizi 20-30 saniye tutun. Belirli bir zaman sonra diyaframı serbest bırakıp yeniden nefes almak için yoğun bir istek, bir içtepi duyumsayacaksınız. Kandaki reseptörler beyni uyaracak, beyin frenik siniri uyaracak ve diyafram göğüs kafesi hacmini artırıp basıncı düşürmek için harekete geçecektir. Tıpkı gıda ihtiyacı olduğunda acıkacağımız yahut susayacağımız veya mineral eksikliği olduğunda bazı gıdaları aşereceğimiz gibi. Pranik içtepi, gerekli kaynağa doğru miktarda erişmek için aktive olacaktır.


Tam bu noktada; bu kaynaklara erişmek için yoğun bir istek olması, yoğun prana davranışı olarak tanımlanır. Esasen bu bir pranik disonanstır. Düzensizlik, dengesizlik yani. Haddinden fazla solunum, haddinden fazla beslenme, haddinden fazla duyusal stimülasyon gibi aşırılıklar, sağlıklı çalışmayan bir pranik faaliyet olarak anlaşılabilir, kaynaklara aşırı bir yönelim söz konusu olur. Bu kimi zaman az çalışan bir başka vayu’yu kompanse etme şeklimizdir, kimi zamansa çok çalışan bir vayu için sürekli azami kaynak yaratma çabamızın ifadesi olabilir. Belirli bir kaynağa ihtiyaç duyduğumuzda ancak erişimimiz kısıtlı olduğunda, bir başka kaynaktan telafi etmeye çalışırız. Örneğin, kimi zaman doğru besin öğelerini tüketmeyiz ve metabolizma ile tampon kaynaklar kompanse eder. Hızlı ve yüksek enerjili gıdalara yöneliriz, ancak toksik yükümüz artar ve mineral kaybımız hızlanır. Kimi zaman solunum kardiyovasküler performansı telafi eder, kimi zamansa tam tersi. Kimi zaman, CO2 ve hidrojen reseptörlerimiz aşırı duyarlı hale gelir ve metabolik ihtiyaçtan fazlasını soluyarak, esasen çok oksijen alıyor gibi görünsek de, yeterince karbondioksiti kanda ve akciğer yüzeyinde tutamadığımız için bir dizi biyo-kimyasal ve fizyolojik süreç sonunda oksijenlenmeyi perifere yayamayız ve kaynağı doğru kullanamamış oluruz. (bkz: hiperventilasyon fizyolojisi )

Kimi zaman, yeterince ısı ve ışığa maruz kalmadığımızda, iç ısıyı yükselten gıdalar aracılığıyla alternatif bir kaynak sunmaya çalışırız sisteme. Kimi zamansa mutfakta buzdolabını açarız ve bir şeyler atıştırırız. Ancak fark etmeyiz, aslında aç hissetmiyoruz, yalnız hissediyoruz. Duyusal ve duygusal ihtiyaçlarımız da gıda veya gün ışığı ihtiyacı şeklinde ifade bulabilir.

Gıda, ilgi ve diğer duyumsal ihtiyaçların yerini çarpık biçimde alabilir.

Bhagavad Gita 4.27 – Kontrolsüz Prana’yı, Dhyana ve Samadhi için tıpkı İndriya’lar gibi engel olarak tanımlamasını anlamak böylece kolaylaşıyor.


Modern Yoga’yı en yoğun biçimde etkilemiş kişilerden biri olan Krishnamacharya’nın 6 kıymetli öğrencisinden biri olan A.G Mohan kitabında bundan bahseder: “Pranayama hastalıkları bertaraf etmek ve fiziksel/mental sağlığı korumak için kullanılır. Temel amacı bedensel ve zihinsel engelleyici unsurları düzenlemek ve dhyana(meditasyon) için gereken ortamı sağlamaktır.”


Pranik faaliyet, esasen enerjetik bir faaliyettir ve devinim halindedir. Kendi regülasyon parametrelerine sahiptir (homeostasi). Bedende hava elementi (vayu) ile temsil edilir.


Enerji, belirli kanallardan sevk edilir, tıpkı nehirler gibi, bu hatlara Nadi denir. Nadi; akım, kanal, akış gibi anlamlara sahiptir.

Enerji bu kanallarda yükselebilir(ateş), sönebilir (su), genişleyebilir(eter), sertleşebilir(hava), sabitleşebilir(toprak)


Modern bilim, ezoterik bilgiyi incelerken bahsi geçen enerjiyi 3 kategoride ele alıyor.

-Mekanik (akupresür-mechanotransduction)

-Biyo-kimyasal

-Elektro-manyetik

Ancak Tao kaynaklarında, Chi enerji akışının 32 farklı biçiminden bahsedilir. O hususta geleneksel bir okulda ihtisas etmedikçe bilimsel karşılığını bulmak sanırım mümkün olmayabilir. Bilen varsa, bana ulaşsın lütfen.


En yaygın bilinen 3 Nadi:

Sol taraftan başlayarak spiral çizen İda(rahat), sağ hemisferik dominansı temsil eder, sol burun kanalı ile kalitesi ölçülebilir.

Sağ taraftan başlayıp spiral çizen Pingala(turuncu, parlak), sol hemisferik dominansı temsil eder, sağ burun kanalı ile kalitesi ölçülebilir.

Tam merkezde spiral çizerek yükselen Şuşumna (zarif) Omurga düzeyinde dural keseyi, serebrospinal sıvıyı temsil eder. Cranio-sacral pulsasyon ile kalitesi ölçülebilir.


Pranik içtepi ile erişilen kaynaklar bedene dahil olduktan sonra 5 temel Vayu olarak faaliyet gösterir.


Vayu, hareketlilik ifade ediyor, yani bedendeki enerjetik fonksiyonları ve farklı segmentlerin birbiri ile ilişkisini yahut sistemik ilişkileri tanımlıyor olabilir.

Henüz ben üniversitenin ilk yıllarındayken İstanbul’a 40 günlük bir ziyaret için gelen Hinduizm ve Yoga felsefesi hususunda uzman bir Yogi’nin derslerine katılma fırsatı bulduğumda, Prana’yı açıklamak için şu işlevsel örneği kullanmıştı. Ben de sizinle paylaşayım.

Bedeni büyük bir fabrika gibi düşünürsek:


Prana Vayu:

Fabrikanın hammadde ve kaynaklara erişim departmanı olarak görülebilir. Dolaşıma alınacak gıda, oksijen, karbondioksit veya duyusal veriler (sensory information) bu Vayu faaliyeti ile gerçekleşir. Merkezi Torakal bölgedir. Toraksta (göğüs kafesinde) esinti ve hareket durursa, kaynaklara erişim durur. Duygusal dengemiz ve anlayış yetimiz için gereken düzenleyici, dengeliyici unsur da Prana Vayu’dur. Yeterli kaynağımız yoksa tüm denge bozulacak ve otonom bir alarm yanıt döngüsü tetiklenecektir.

Ayrıca; modern Yoga Ashram’ları olan Yoga stüdyolarında neden Pranayama çalışmasının nefes çalışmalarına indirgendiğini anlamak da bu noktada kolaylaşıyor. Hem Prana Vayu en yoğun biçimde torakal bölgede deneyimlendiği için, hem de solunumsal düzenlemenin diğer Vayular üzerinde muazzam hızlı etkileri olduğu için, Pranayama çalışmaları en yoğun düzeyde kullanılan Satkarma’dır. (Satkarma: Bedeni arındırmak için uygulanan ezoterik kökenli çalışmalar. sat:altı karma:eylem)

Halk arasında Prana diye bilinen şey, esasen Prana Vayu’dur. Literatürdeki adı budur. Tantrik felsefede ise Prana Shakti olarak tanımlanır.



Apana Vayu:

Fabrikanın eleminasyon ve toksik atık boşaltım fonksiyonu olarak görülebilir. Pelvis ve alt karın bölgesinde yoğun faaliyet gösteren bir enerjetik devinimdir. O bölgedeki anatomik yapıların ve fonksiyonların bir kokteyli gibi düşünebilirsiniz. Menstrüasyon döngüsünün atığı olan kirli kanı da, peristaltik hareketin ve bağırsak düzeyinde özümsemenin atığı olan dışkıyı da, idrarı da bu rüzgar sayesinde atarız. Yoğun çalışması veya eksik çalışması durumlarında neler olabileceği az çok aklınıza geliyordur. Yıkıcı alışkanlıkları terk etmek de Apana Vayu’nun zihinsel ifadesi gibi görülebilir. Beden için toksik olan yalnızca dışkı değil, fikirler ve inançlar da olabilir.


Samana Vayu:

Fabrikanın üretim, hammadde işleme, geliştirme ve organizasyon kısımları olarak görülebilir. Karın bölgesinde ifade bulur, yutak ile rektum arasında tüm gastrointestinal sistem samana rüzgarı etkisi altında çalışır. Hem mide ve bağırsak fonksiyonlarını temsil ettiği gibi, - beslenmenin yalnızca fiziksel değil psiko-fiziksel bir olgu olmasından ötürü- öğrenme ve idrak hususlarında da yoğun etkisi, katkısı vardır. Genelde sakin ve mutlu bir bağırsak, sakin ve mutlu bir zihin ile birlikte ifade bulur. Kolay özümseyen bir gastrointestinal sistem, daha az enerji ile daha efektif çalışacağı için, zihin kaliteli enerjiyi tefekkür ve idrak için değerlendirecektir. Yeni ve besleyici alışkanlıklar yaratmak için Samana Vayu dengesine ihtiyaç duyarız.


Vyana Vayu:

Fabrikanın dağıtım, sirkülasyon, lojistik ünitesi olarak düşünebilirsiniz. Belki de en önemli rüzgarlardan biri budur, çünkü fabrika ne kadar iyi yönetilirse yönetilsin, ne kadar iyi hammadde işlenirse işlensin, eğer gereken yere ulaşmıyorsa, hiçbir anlamı kalmıyor. Bu Vayu, tüm bedende ifade bulur. Metabolik faaliyeti düzenler, enerji seviyelerini, otonom yanıtları, sirkadyen planla uyumlanmayı, beden zihin koordinasyonunu ve arteryel veya venöz dolaşımı temsil eder. Suryanamaskar veya Chandranamaskar gibi serilerin Vyana Vayu serileri olarak kabul görmesinin ardındaki mantığı daha iyi görebilmenizi sağlayabildiğimi umuyorum. Dolaşımı artıran, Kardiyovasküler sirkülasyonu sağlayan Yogik çalışmalar Vyana Vayu fonksiyonlarını düzenler görüşü hakimdir. Aksiyel ve apendiküler planda farklı şekilde incelenir.


Udana Vayu:

Fabrika’nın yönetim ünitesi olarak düşünebilirsiniz. Tüm fonksiyonları, tüm rüzgarları düzenleyen, aynı zamanda diğer tüm Vayu’ların etkisi ile kendini yapılandıran bir diğer önemli Vayu. Torasik-inlet seviyesinden yukarı, tüm baş bölgesinde ifade bulur. Plan yapma becerimiz, karar verme becerimiz, hafıza yetimiz, sebep sonuç ilişkisi kurma ve seçim yapabilme becerimiz (entelekt) tam anlamıyla Udana Vayu ile ifade bulur. Yoga Asana’da ters duruşların Udana Vayu uyardığı bağlantısını kurmak artık daha kolaydır diye umuyorum. Nasıl ki kök beyinden bedene giden sinyaller solunum, metabolik faaliyet, çeşitli sekresyonların düzenlenmesi gibi faaliyetlerle tüm bedeni etkiliyor, işte bu doğrultuda düşünerek Udana Vayu’nun nasıl tüm Vayu’lar üzerinde etkiye sahip olduğu kolayca anlaşılabilir. Sağlıklı çalışan bir Udana Vayu, yaşamda değişken zihin durumlarından ötürü daha az yıpranmak, sağlıklı yakınlık ilişkileri kurabilmek, sosyal açıdan katılımda bulunabilmek, sağlıklı kararlar verebilmek anlamına geliyor.


Henüz bu alana yeni girmiş olan birçok kişi için fazlasıyla karmaşık gelebileceğini tahmin ediyorum. Ancak anlamayı kolaylaştırarak, işi uçucu tür bir mistisizmden biraz uzaklaştırıp, modern bilimsel anatomik karşılıklarıyla düşünmeyi sağlayacak şekilde anlatabildiğimi umuyorum.


Prana’nın vücutta dolaşan bir enerji türü gibi imgelenmesinin esas sebebi, Taoizm kökenli olan Qi/ Chi kavramı ile özdeş görülmesi olabilir. Qi, konsept bir kavramdır ve Çin tababet ve felsefe okullarında kullanılan temel kavramlardan biridir. Tam kelime anlamı buhar, hava olarak tanımlanır. Hinduizm felsefesinde bu kavramın karşılığı Prana değil, Jiva kelimesinin de kökünü oluşturan Jiv’dir. Hem fiziksel hem de metafiziksel vurguları olan bu kavramları farklı yazılarda işlemek üzere burada bırakalım.


Çağ Gürle

121 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page