top of page

Çağ Gürle'den Pratyahara'yı Anlamak ve Uygulamak

Updated: Dec 5, 2021


PATANJALİ – ASHTANGA YOGA (RAJA YOGA)


Patanjali Yoga’yı tanımlarken şu cümleyi kurdu: Yogas chitta vritti nirodha

Chitta – bilinç (consciousness).

Vritti – değişip durma, dalgalanma, kendini tekrar etme gibi anlamlar taşır.

Nirodha – dinginleşmek, sakinleşmek anlamına gelir.


Vritti ile Patanjali; Ego (latince ben demek, birinci tekil şahıs zamiri) ile ilgili tüm yönelimlerin zihinlerimizdeki karşılıklarını kastediyordu. Bunlar arzular, kaçınmalar, bağlanmalar, bilme ve unutma, inanç, sahiplenme ve mülkiyet, aidiyet ve özdeşleşme gibi sayısız zihinsel ve bedensel etkileşimi kastediyordu.


Patanjali öncelikle sessiz bir tanıklık vasıtasıyla varoluşun kendini ifşa etmesi, kendini olağanca gerçekliğiyle açığa vurması için meditasyonu önerdi. Ancak meditasyon kelimesi Antik Yunan kökenlidir, O ise bunun yerine Dhyana tanımını kullandı. Advaita Vedanta ise bu hale Nididhyasana dedi. (Dhyai – Bilinci kaynağına yönlendirmek)


Yani;

Sthiram – sağlam, sürdürülebilir, ikame edilebilir

Sukham – Kolay, rahat, zorlayıcı ve uyarıcı olmayan

Asanam – Postür, duruş.


Bu çalışma’nın adı Yoga idi. Yoga temelde 2 temel unsura dayalıydı.

Böylece bu iki unsur gerçekleştiğinde, gerçek doğamızın içinde dinlenebilir ve orada mevcut olabilirdik.

1) Abhyasa – sadakat, kesintisiz gözlem, süreğen şekilde mevcut olma

2) Vairagya – tarafsızlık, ayrışma, feragat


Ashtanga günümüzde ünlü bir Yoga markası olarak bilinse de, esasen Patanjali’nin Yoga’yı kaç basamakta ele aldığını tanımlar. Kelime anlamı olarak Ashta – Sekiz, Anga – Uzuv demektir. Bunlar:


Yama: Karmik reaksyion zinciri yaratan eylemleri kontrol altına almak.

Niyama: Bireysel ve sosyal anlamda sağlıklı yönelimler oluşturmak.

Asana: Beden odaklı bilinç deneyimini geliştirmek.

Pranayama: Prana hususunda deneyimsel uzmanlaşmak.

Pratyahara: Prana’yı tüketen, kalitesini azaltan alışkanlıkları düzenlemek.

Dharana: Odağı dağılmayan, sağlam bir zihinsel mevcudiyet. Kelime anlamı toplanmak, derlenmektir.

Dhyana: İçe çekilme, yoğun meditatif hal. (Dhi/Dhyan, Çince’de Chan, Japonca’da Zen)

Samadhi: Meditasyon eyleminin veya meditasyon yapan kişinin tek ve bütün hale gelmesi.

Sam - bütün, toplam (sum) veya sama - eşit,aynı (same) Dhi – Bilinç, hem kişisel hem kozmik düzeyde kimliğin erimesi ve ontolojik açıdan deneyimsel bir ayrışmanın olmadığı bilinç devinimi.


Bahiranga (external limbs-dış uzuvlar)

Yama – Niyama – Asana – Pranayama


Antaranga (internal limbs-iç uzuvlar)

Dharana – Dhyana – Samadhi


Bu dışsal ve içsel çalışma uzuvlarının tam ortasında Pratyahara bulunur.


PRATYAHARA NEDİR?


Pratya- bırakmak, önlemek, kesmek

Ahara – gıda, besin, tüketim nesnesi


Patanjali “Yogas chitta vritti nirodha” diyerek, dikkatin (enerjinin) çoğunlukla dış duyumsal uyaranlara ve zihnin gelir geçer, değişken hallerine harcandığına vurgu yapıyordu. Doğum öncesinden başlayarak bebeklik ve çocukluk dönemi boyunca yoğun duyusal stimülasyona maruz kalırız. Anne karnı ısıl titreşimlerle bizi sarmalar, sallantılarla hareket ve denge duyumuzu geliştirir, işitsel uyaranlarla çevreyle ilgili farkındalığı başlatır. Çocukluk boyunca hem 5 duyu hem de diğer duyular sayesinde çevreyle ilişkilenmeyi becerir, çevreden aldığımız yanıtlarla da kendimizi tanımlamayı sağlarız. Yani dışarıya erişmek, esasen tek yönlü bir olgu değildir. Bir şeye dokunmak, aynı zamanda dokunulmak demektir. Çevreyle ilintili duyusal veri aynı zamanda iç dünyamızda bir tepki doğurur. Belirli tip duyusal uyaranlara duyarlılık arttıkça sayısız reaksiyon zincirleri oluşur ve otomatik olarak uyaran-tepki döngüsü bilinçlilik deneyimini katılaştırmaya başlar. Dürtüsel ve tepkisel olmak, büyük ölçüde duyusal uyarım ile başlayan bir süreçtir. Beyin, güvenlik ve tehdit parametrelerini (nörosepsiyon) değerlendirirken yerli yersiz, gerekli gereksiz tüm verileri duyular vasıtasıyla topluyor ve tüm bu data, işlenmediği taktirde dürtüsel yanıtlara dönüşüyor. (garbage collector-çöp toplayıcı)

Bkz: Hans Selye – Genel Adaptasyon Sendromu


Yogik felsefede duyular İndriya olarak tanımlanır. İndriya, İndra’ya ait anlamına gelir, yani Tanrı İndra ile ilişkili. İndra hava ve savaşın tanrısı olarak kabul görmeden evvel tabiatın ve varoluşun tanrısıydı. Dolayısıyla doğaya, diğer bir değişle insan tabiatına ait duyumsal her şey, yogik felsefede İndriya olarak tanımlanır. Bunlar:


Jnanendriyas – 5 temel duyu organı işlevini kasteder. Dış dünyaya ulaşma enstrümanlarımız. Görme – İşitme - Tat Alma – Koklama ve Dokunma duyularımız.


Karmendriyas – Eylem ile ilgili duyularımızı kasteder. Bunlar lokomotor (proprioseptif, vestibüler vs.) ince motor, üreme, boşaltım, iletişim, idrak ve diğer bazı metakognitif beceriler.


Pancha Maha Bhutas – Eter – Hava – Ateş – Su – Toprak. Elementler ezoterik felsefede oldukça önemli bir yer tutar ve nesnelerin kalitelerinin, 5 elementin kendi içinde etkileşimlerinden meydana geldiği düşünülür.


Tanmatras – Diğer duyumsal verilerle 5 yüce elementin karışımı ile varoluşun detaylı tanımlamasını yapabilmemizi sağlar.

Örneğin; bir kişi dokunuşuyla ısıyı, kuruluğu ve nemliliği, basıncı, yüzey gerilimini, şiddeti, ihtiyacı veya diğer notaları duyumsayabilir.


Temel görüş şudur:

Dış dünya ‘çevre’ formunda orada, erişilebilir durumdadır. İç dünya ‘benlik’ formunda orada, erişilebilir durumdadır. Mütemadiyen dış dünya içeriye yansımakta ve içsel objelerimize dönüşmektedir; iç dünyamız da kendi gerçekliğini dış dünyada biçimlere, olgulara dönüştürmeye çalışmaktadır.

İşte bu iki yönlü harekete Patanjali ‘Vritti’ diyordu. Bu süreç doğal ve yaşamsal açıdan gerekliydi. Ancak Patanjali için Yoga, bu tabiatı görmek ve ötesine geçmekle ilgiliydi.


Etrafınıza bakın. Müthiş uyarıcı bir dünya yarattık. Her gün özellikle görsel, işitsel ve tatsal açıdan çok yoğun bir uyarılmaya maruz kalıyoruz. Eğer günün doğal ışığıyla yaşasaydık, gözlerimiz gün ışığının değişimine dakikalar saatler içinde yavaş yavaş adapte olacakken, artık ekranlarda yoğun ve değişken oranlarda ışık ve parlaklık deneyimine maruz kalıyoruz. Gün içinde gözlerimiz yakın objelerden uzak objelere usulca geçiş yaparak kendini regüle ederken, 2 boyutlu düzlem olan ekranlara sabit mesafelerden bakarak gözlerimizi tembelleştiriyor ama aynı oranda yoğun şekilde optik sinir uyarımına maruz kalıyoruz. Çok fazla insan yüzü görüyor, çok fazla reklam panosu görüyor, çok fazla sese, sohbete hatta gürültüye maruz kalıyoruz. Tüm bu uyaranlar, esasen dış dünyanın içeriye yansıması anlamına geliyor ve iç dünyamız bu duyusal uyarılma miktarı oranında karmaşık, kaotik hale geliyor. Çoğu insan için aşırı uyarılmış bir sinir sistemiyle yaşamak, oldukça normalize edilmiş durumda.


Çoğu insan için dış dünyaya erişim belirli oranlarda bilinçdışı düzeyde. Etkileşim bilinçdışı düzeyde gerçekleştiğinde, çoğunlukla dürtüsel ve tepkisel yanıtlar doğuyor.

Pratyahara bizi varoluşla dürtüsel(compulsive) ve tepkisel (reactional) ilişkiden duyarlı (responsive) bir ilişkiye geçişe yönlendiren muhteşem bir köprü niteliğinde.


Gece ağaçlarda çırpınan, kavga eden kargalar duyarsınız. Alan paylaşımı, gıda paylaşımı veya diğer ailevi (üreme) meseleleri için savaşır ve mücadele ederler. Tabiatları gereği, dürtüsel ve tepkiseldirler. Bir kuş beyninin kütlesine ve becerikliliğine uygun bir karmaşa ve tahribat yaratabilirler. Bir de insan beynini düşünün; dürtüsel ve tepkisel olduğunda tüm dünyayı yok edebilir bir güce eriştik. Hayvanlar ve onların bir uzantısı olan insan, elbette kolayca dürtüsel ve tepkisel olabilir. Ancak yalnızca insan beyni, bilinçli bir farkındalıkla seçim yapma özgürlüğüyle donanımlı.

Seçim yapma becerisine sahibiz. Bu bizi varoluşsal açıdan oldukça farklı bir noktaya götürüyor. Diğer tüm varlıklar, içsel ve dışsal uyaranlara reaktif bir fazda yaşamını sürdürürken, yalnızca insan içsel ve dışsal uyaranlara bilinçli bir farkındalık düzeyinde duyarlı bir yaşamı yürütebilir. Bizler, deneyime yön verebilecek düzeyde etkin bir seçim yapabilme mekanizmasına sahip tek tür olarak burada, dünyadayız.


Responsibility – ability to response – Yani duyarlı yanıt becerisi, kelimenin aynı zamanda sorumluluk anlamına geldiğini biliyoruz. İnsan olmanın temel sorumluluğu dürtüsel yaşamdan duyarlı yaşama geçebilmek. Tesadüf değil ve ne kadar anlamlı değil mi?


Pratyahara, deneyimlerimize içerik sağlayan kontrolsüz duyumsal girdinin farkına varmak ve yönetebilmekle ilgili.


Uygulama Önerisi:

Bir süre de olsa gözleri kapatın. Ne kadar sürdüğü önemli değil. Gözlerinizi açtığınızda okumaya devam edin lütfen.


İşte bu basit öneri, çok güçlü. Çoğu insan hatırı sayılır bir süre orada duramakta zorlanacaktır. Travmatik bir deneyim öyküsü yoksa; gözlerinizi açmak için sonsuz gerekçeler, mazeretler üretebilir zihin. Eğer kısa veya uzun bir süre orada bulunduysanız, fark etmişsinizdir. Müthiş bir hareket var zihinde. Karmik momentumun yarattığı etki, düşünce dalgaları şeklinde geliyor ve gidiyor. Düşünce zincirleri, tamamlanmamış deneyimler, eksik kalmış yaşantısal öyküler, imajlar, semboller, renkler, sorular, arayışlar, arzular, meraklar, şikayetler ve niceleri. Tam bu an’a, gündeme gelmeye çalışıyorlar. Baskıladıkça, kovmaya çalıştıkça daha şiddetli gelmeleri kaçınılmaz. Giderek daha büyük bir enerji gerekecektir onları gündemden uzak tutmak için. Bu tutumun işlevsel olmadığını artık biliyoruz ve meditasyon böyle bir savaşın sonunda kazanılan bir ödül, bir mertebe de değil. Zaten böyle bir savaşı, akıl sağlığını koruyarak kazanabilen olmayacaktır. Zihnin tabiatına aykırı yürümek, spiritüel bir yol olarak saygı görmüyor artık.

Bir süre zihin ne yaparsa, nereye giderse gitsin fark etmez, hiçbir özel teknik kullanmadan, yalnızca gözleri kapatmaya alışarak başlıyoruz Pratyahara’ya. İlk adım bu.


Enerjiyi evine geri çağırıyorsunuz. Merkeze, dinlenip düzenlenmeye. Gözler görme telaşını bırakıyor. Kulaklar duyma telaşını bırakıyor, dil söyleme telaşını bırakıyor. Yalnızca bulunduğunuz yerden çevreye saçılmış tüm saçakları yeniden merkeze topluyorsunuz. Burada bulunmanız yeterli. Yeterli gelene dek yeniden gözlerini kapatabilirsiniz.

239 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page